Uluslararası İlişkiler Bölümü Koleksiyonu

Permanent URI for this collection

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 15 of 15
  • Item
    Kent Konseylerinde Halk Katılımı ve Gönüllülük: Adana Kent Konseyi Örneği
    (AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ, 2017) AĞIR, Osman; BELLİ, Aziz; ARSLAN, Şükrü; 235103; 29742; Ksu, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
    Günümüz demokrasilerinin en temel yapı taşlarından biri olan katılım her ülke ve sistemde farklı anlaşılmakta ve yorumlanmaktadır. Türkiye’de ise katılımcılık, insanlar tarafından sadece istişari nitelikte bir düşünce belirtmekle sınırlı bakış açısı olarak algılanmaktadır. Çünkü halk sadece genelde değil, kendilerini yönetim açısından ulaşabilir hissettikleri yerelde de karar alma mekanizmalarına katılım göstermekten çekinmektedir. Nitekim yerelde yeni katılım araçlarından biri olarak sunulan kent konseylerinin işlevleri hakkında tereddütler bulunmaktadır ve kent konseyleri karar ve uygulama merciinden ziyade tavsiye makamı olarak görülmektedir. Bu da katılım oranlarını düşürmekte ve istenilen katılım yoğunluğunun gerçekleşmemesine sebebiyet vermektedir. Bu bağlamda ele alacağımız Adana Kent Konseyi, Türkiye’nin ilk kent konseylerinin başında gelmektedir. 2001 yılında faaliyetlerine başlayan Adana Kent Konseyinde, katılım ve gönüllülük açısından ilk dikkat çeken husus, bütün katılımcıların eşit olarak temsil edilemediği ancak dezavantajlı konumda olan kadınların ve gençlerin temsiliyet sorunu yaşamadığı görülmüştür. Bu kapsamda araştırmanın amacı; kent konseylerinde halk katılımı ve gönüllülüğü Adana özelinde ortaya koyarak genel bir çerçeve oluşturmak ve temsil imkânı bulamayan toplum kesimlerine ilişkin çözüm önerileri sunmaktır. Bu çalışmada halk katılımı ve gönüllülüğün önemi anlatılıp, çerçevesi çizildikten sonra Adana Kent Konseyi özelinde değerlendirilmesi yapılmıştır. Çalışmanın teorik çerçevesi oluşturulurken yerli ve yabancı literatürden yararlanılmış; Adana Kent Konseyi’nde halk katılımı ve gönüllülük incelenirken örnek olay yöntemi kullanılmıştır.
  • Item
    Kırım'ın Rusya Federasyonu'na Bağlanmasının Rusya'nın Komşu Ülkelere Olası Etkileri
    (Türk Dünyaları Araştırma Vakfı, 2015-12) AĞIR, Osman; BAHARÇİÇEK, Abdulkadir; 235103; 108576; Ksu, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
    Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra siyasi mirasını devralan Rusya Federasyonu, eski SSCB ülkelerinin Batılı uluslararası kuruluşlara üyeliklerine kuşku ile yaklaşmış ve bu ülkeleri siyasi etkisi altında bulundurmayıdış politika öncelikleri arasına almıştır. Eski bir SSCB ülkesi olan Ukrayna’nın Rusya açısından tarihsel, jeopolitik ve ekonomik açıdan çok önemli bir ülke olması nedeniyle, gelecek tercihini Batı’dan yana kullanması Rusya’yı aşırı derecede rahatsız etmiş ve Rusya tarafından yönetilen süreç Kırım’ın Rusya’ya katılmasıyla sonuçlanmıştır. Bu durum, Rusya’ya komşu ve önemli oranda Rus etnisiteye mensup nüfusu barındıran ülkelerde de benzer durumların yaşanıp yaşanmayacağı sorusunu akıllara getirmiştir. Bu makale bu soru üzerine kurgulanarak,Makalede Kırım’ın Rusya’ya katılmasının nedenleri ve Kırım’ın Rusya’ya katılmasının Rusya ile kara sınırı bulunan ülkelere olası etkileri tartışılmıştır.
  • Item
    Rus Tipi Federalizm
    (Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2015) AĞIR, Osman; 235103; Ksu, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
    Rusya, dünyanın en büyük yüzölçümüne sahip ülkesi olup, kendine özgü kültürü, toplumsal yapısı, federal yapısı ve idari bölünüşü ile sıra dışı bir ülkedir. Etnik köken ve dini inanç bakımından birçok farklılığı barındırmaktadır. 85 farklı federe birimden oluşan Rusya Federasyonu’nun federal yapısı, hem siyasi, hem ekonomik hem de coğrafi açıdan asimetrik bir yapıdadır. Bu eşitsiz yapı çeşitli sorunları beraberinde getirmiş, Putin ise federal yapıyı merkezileştirerek bu sorunlara çözüm arayışına girmiştir. Bu çalışmada; devlet biçimi olarak federalizm ve Rusya’daki federal yapı genel hatlarıyla ele alınarak, Rus tipi federalizmin temel özellikleri açıklanmıştır.
  • Item
    Rusya-Ukrayna Krizinin Avrasya Ekonomik Birliği Bağlamında Değerlendirilmesi
    (Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, 2016-12) AĞIR, Osman; 235103; Ksu, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
    Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası oluşan yeni dünya düzeninde Rusya Federasyonu eski SSCB ülkelerini kontrolü altında bulundurmayı ulusal politika haline getirerek, bu ülkelerin AB ve NATO gibi Batılı kuruluşlarla yakın ilişkiler geliştirmelerine kuşkulu yaklaşmış ve bu kuruluşlarla yakınlaşan ülkeleri çeşitli yöntemlerle cezalandırmıştır. Rusya açısından tarihsel ve jeopolitik öneme sahip olan Ukrayna’da Batı yanlısı politikaları nedeniyle önce ekonomik araçlarla, daha sonrada Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasıyla sonuçlanmış olan süreçle cezalandırılmıştır. Rusya, Kazakistan ve Belarus arasında, kişilerin, malların, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımını öngören Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) Anlaşması 2014 Mayısında imzalanmıştır. AEB, üyesi ülkelere hem ekonomik hem de siyasi yönden önemli kazanımlar sağlayacağı gibi, Rusya’ya komşu ve önemli oranda Rus etnisiteye mensup nüfusa sahip Birlik üyesi ülkelerde Ukrayna benzeri çatışmaların meydana gelme olasılığını azaltmış olacaktır. Konusu Rusya-Ukrayna krizinin değerlendirilmesi olan bu çalışmada, AEB üyesi olupta önemli oranda Rus etnisiteye sahip vatandaşı bulunan ülkelerde Ukrayna benzeri bir ayrılık durumunun yaşanmayacağı sonucuna varılmıştır. Makalede, Rusya-Ukrayna krizi genel hatlarıyla açıklanmış, Avrasya Ekonomik Birliği’nin oluşum ve temel yapısı ele alınarak, Rusya-Ukrayna Krizi AEB bağlamında değerlendirilmiştir.
  • Item
    Türkiye'nin Kamu Yönetimini Değiştiren Faktörler: Batılılaşma ve Küreselleşme
    (The Journal of Academic Social Science Studies, 2016-09-30) AĞIR, Osman; SEZİK, Murat; 235103; 245434; Ksu, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
    Osmanlının son dönemlerinde yönetici kadroların içine girdiği Batılılaşma isteği ve Batı etkisi Cumhuriyeti kuran kadrolarda da aynen görülmüş ve dünya medeniyetinin Batı medeniyeti anlamına geldiği sıklıkla vurgulanan bir hal almıştı. Medeni olabilmenin tek koşulunu, her yönü ile toplumu Batılılaştırma şeklinde algılayan yönetici kadrolar Türk Kamu Yönetimi anlayışını, halktan gelen talepler ve beklentiler yerine çeşitli Batılı uzmanların sunduğu raporlar veya verdiği bilgiler üzerine reforme ederek Batılı yönetim sistemlerine yaklaştırmaya çalışmışlardır. Bu durum Türkiye’nin tek parti idaresinde ne ise çok parti idaresinde de aynı olmuştur. Ülkenin planlı dönemle yönetilmeye başlaması dahi Batılı ülkeler tarafından yönlendirilen uzmanların çalışmaları ile başlatılmış ve neticede Devlet Planlama Teşki-latı kurulmuştur. Bunun dışında Kamu yönetiminde gerek merkezi idare gerekse yerel yönetimler bazında ülke için önemli çalışmalara imza attığı ile övünülen Türkiye ve Or-tadoğu Amme İdaresi (TODAİ), BM’in az gelişmiş ülke yönetimleri için önerdiği ve aynı zamanda fonladığı bir idare olup ikinci dünya savaşının galipleri tarafından bilhassa kurdurulmuştur. Küreselleşme ile beraber Türk kamu yönetimi anlayışı üzerinde Batı etkisi daha da artmış ve gerek merkezi idarede gerekse yerel yönetimlerde halkın taleplerinden bağımsız gerçekleştirilen liberal uygulamalar gündeme gelmiştir. Batı, Türk kamu yöne-timi için sadece öneren, tavsiye eden, bilen olmanın ötesinde yapılan reform niteliğin-deki değişiklikleri çeşitli organları vasıtasıyla izleyen bir rol de üstlenmiştir.
  • Item
    Avrupa Birliği ve Avrasya Ekonomik Birliği Kuruluş Süreçlerinin Karşılaştırılması
    (Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2017-04-01) AĞIR, Osman; AĞIR, Ömer; 235103; Ksu, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
    Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla şekillenen yeni dünya düzeni tek kutuplu hale gelmiş, Batı Bloğu’nun Rusya Federasyonu’nun eski paveyklerinden önemli bir kısmını AB ve NATO’ya üye yapması Rusya’nın bölgesel etkinliğini azaltmıştır. Bu durum ve tek kutuplu dünya düzeni Rusya tarafından hiçbir zaman kabullenilememiştir. Yeni dönemde çok kutupluluğu savunan Rusya, bu amaçla bölgesel kuruluşlar oluşturmak yoluyla yeni arayışlara yönelmiştir. Başlangıçta ekonomik bir birlik olarak kurulan ve siyasi hedeflere de yönelen Avrupa Birliği’nin başarısı, Rusya’yı ekonomik temelli bir birlik oluşturarak Avrasya coğrafyasında yeni bir güç oluşturmak noktasında cesaretlendirmiştir. Bu amaçla üye ülkeler arasındaki ekonomik entegrasyonu amaçladığı vurgulanan Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) Rusya, Kazakistan ve Belarus öncülüğünde kurulmuştur. AEB’nin çeşitli yönleriyle Avrupa Birliği’ne benzer bir yapılanmaya sahip olduğu tartışılmaktadır. Betimsel araştırma yöntemiyle hazırlanan bu çalışmada; AB ile AEB kuruluş süreçleri temelinde karşılaştırılmış ve AEB’nin geleceğine dair öngörülerde bulunulmuştur.
  • Item
    Birleşmiş Milletlerin Suriye Krizine Yönelik Politikalarının Değerlendirilmesi
    (ASSAM Adaleti Savunan Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği, 2017) AĞIR, Osman; AKSU, Zehra; 235103; Ksu, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
    Birleşmiş Milletler Dünya’da barışın ve güvenliğin sağlanmasına katkı sağlamak, savaşların yıkıcı etkilerini ortadan kaldırmak amacıyla İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulmuş ve yetkilendirilmiş, 193 devletin üyesi bulunduğu, uluslar üstü bir örgüttür. BM Güvenlik Konseyi İnsani Müdahale Doktrini’ne göre herhangi bir devletin ülkesinde soykırım, zorunlu göç, iç savaş vb. çok vahim düzeyde insanî felâketler olduğu durumlarda, Güvenlik Konseyi’nin sorunu çözmek için gerekirse askerî müdahale kararı alabileceği hükmü bulunmasına karşın; Suriye iç savaşı ve daha önce yaşanan küresel krizleri önlemedeki başarısızlıkları, şu an için alternatifi bulunmayan BM sistemini sorgulanır hale getirmiştir. Arap Baharı’nın Suriye’ye yansıması sonucu Suriye’de başlayan iç savaş kısa sürede büyük devletlerin çıkar mücadelesine dönüşmüş, yaşanan insani dramların çokta fazla dikkate alınmadığı bu krize yönelik BM, Güvenlik Konseyi’nin yapısı nedeniyle, etkili politikalar oluşturamamıştır. BM’nin Suriye iç savaşına yönelik politikalarının değerlendirildiği bu çalışmada; BM’nin genel yapısı ve işleyişine yer verilerek, Suriye’de yaşanan çatışmalara değinilmiş ve BM’nin Suriye sorununa yönelik politikaları değerlendirilmiştir.
  • Item
    Rusya-Suriye İlişkilerinin Tarihsel Arka Planı
    (Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, 2016-02) AĞIR, Osman; TAKAR, Meram; 235103; Ksu, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
    Ocak 2010‟da başlayan Arap Baharı bazı Orta Doğu ülkelerindeyönetim değişikliklerine ve reform süreçlerinin başlamasına yol açmıştır. Bununla bağlantılı olarak başlayan olaylar Suriye‟de bir iç savaşa dönüşmüş ve büyük ülkelerin taraf olmalarıyla da kriz içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Sovyetler Birliği (SB) döneminden beri tarihsel müttefiklik ilişkisi bulunan Suriye rejimini yalnız bırakmak istemeyen Rusya, bu savaşın içerisinde aktif olarak yer almıştır. Rusya‟nın kendisini Suriye‟de aktif olma konusunda zorunlu hissetmesinin sebepleri arasında; tarihsel birliktelik, Suriye‟deki üsleri, enerji güvenliği, yeniden küresel güç olma arzusu gibi nedenler sayılabilir. Rusya – Suriye ilişkilerinin tarihsel arka planının analiz edildiği bu çalışmada; Rusya‟nın Orta Doğu‟da Suriye krizine askeri müdahale de dâhil olmak üzere bölgede stratejik önemini sürekli olarak koruyan ve bugün iç savaşın öznesi durumundaki tarihsel müttefiki Suriye ile olan ilişkileri üzerinden nasıl gerçekleştiğini tarihsel arka planları ile aktarılmaya çalışılmıştır.
  • Item
    İpek Yolu Ticaretinin Canlandırılmasının Kazakistan Demokrasisine Olası Etkileri
    (Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Yayınları, 2017) AĞIR, Osman; BİRDİŞLİ, Fikret; 235103; 117948; Ksu, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
    Coğrafi olarak Çin ve Rusya gibi dünyanın siyasi ve ekonomik bakımdan güçlü, ancak demokratik gelenekten yoksun iki ülkesi arasına sıkışmış olan Kazakistan‘ın bu sıkışmışlıktan kurtularak Batı‘ya açılması ve demokratikleşebilmesi,demokratik ülkelerle ilişkilerini geliştirmesine bağlıdır. Tarihi İpek Yolu ticaretinin canlandırılması, Kazakistan‘ın güzergâh ülkeleri ile siyasi, ticari ve kültürel ilişkilerinin gelişmesini sağlayacaktır. Bu etkileşimin sonucu olarak demokratik değerlerin Kazakistan‘da yerleşmesi kolaylaşacaktır. Denencesi ―tarihi İpek Yolu ticaretinin canlandırılması Kazakistan‘ın demokratikleşmesini hızlandıracaktır‖ olan bu çalışmada; İpek Yolu‘nun tarihsel önemine değinilmiş, Kazakistan hakkında genel tanıtıcı bilgilere yer verilerek, İpek Yolu ticaretinin yeniden canlandırılmasının Kazakistan demokrasisine olası etkileri ele alınmıştır.
  • Item
    Demokratik Toplumda Bilginin Önemi ve Bilgi Edinme Kanunu
    (İnönü Üniversitesi, 2014) AĞIR, Osman; TURHAN, Aydın; 235103; Ksu, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
    Günümüzde öne çıkan en önemli değer bilgidir. Sanayi toplumu sonrası ortaya çıkan bugünkü toplum biçimi “bilgi toplumu” olarak adlandırılmaktadır. Bu toplumda refah oluşturmanın temeli bilgi olup, daha fazla demokrasi ve insan hakları, devletin halk için var olduğu gerçeği ve vatandaşının isteklerine duyarlı olması gerektiği genel kabul görmektedir. Türkiye’de son dönemde, idarenin her türlü faaliyetinde vatandaşlara bilgi verilerek kamusal faaliyetlerin topluma açık bir hale getirilmesi yönünde çalışmalar yapılmaktadır. Bu kapsamda Bilgi Edinme Hakkı Kanunu hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur. Bu makalede; bilgi ve bilgi yönetimi kavramları ile günümüz medeni toplumlarında bilginin önemi açıklanmış; Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ele alınarak, Türkiye’de vatandaşların kamu kurumlarından bilgi edinme yollarına ve uygulamada karşılaşılan sorunlara değinilmiştir.
  • Item
    Suriye’den Türkiye’ye Yaşanan Göç Dalgasından Kaynaklanan Güvenlik Sorunları
    (Birey ve Toplum Sosyal Bilimler Dergisi, 2015) AĞIR, Osman; SEZİK, Murat; 235103; 245434; Ksu, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
    Esed rejiminin, muhaliflerine yönelik acımasız ve insafsız saldırıları sonucu Suriye’den Türkiye’ye zorunlu bir göç dalgası meydana gelmiş, Türkiye kendi ülkelerinin yöneticileri tarafından zulme uğrayan bu insanlara kapısını sonuna kadar açmıştır. Her şeyden önce göçmenlerin ülke içerisindeki ikametlerine ve çalışmalarına, yasal mevzuat askıya alınarak, herhangi bir sorun çıkarılmamış, önemli bir bölümü kurulan barınma merkezlerine yerleştirilmiş, sağlık, eğitim, barınma ve beslenme gibi hizmetler ücretsiz olarak sağlanmıştır. Böylesine büyük bir göç dalgası diğer sorunlarla beraber bazı güvenlik sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Buradan yola çıkarak çalışmada; göç kavramı açıklanmış, Suriye’den Türkiye’ye yaşanan göç dalgasına ve bu göç dalgası sonucu ortaya çıkan sorunlara kısaca değinildikten sonra, meydana gelmiş veya gelebilecek olan güvenlik sorunları ele alınmıştır.
  • Item
    Rusya Federasyonu’nda Demokrasinin Yerleş(e)memesinin Nedenleri
    (AKADEMİK YAKLAŞIMLAR DERGİSİ, 2015) AĞIR, Osman; BAHARÇİÇEK, Abdulkadir; 235103; 108576; Ksu, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
    Rusya Federasyonu, demokrasi indekslerinde ve uluslararası kuruluşların raporlarında demokratik bir ülke olarak değerlendirilmemektedir. Rusya Federasyonu’nda Batılı anlamda bir liberal demokrasinin yerleş(e)memesi; ülkenin siyasal kültürüne, iç ve dış kaynaklı güvenlik kaygılarına, süper güç olarak yaşama psikolojisine, otoriter ve totaliter yönetimler sonucu gelişemeyen sivil toplum yapısına, hem coğrafi hem nüfus hem de ekonomik bakımdan birbirisinden çok farklı birimlerin oluşturduğu asimetrik federal yapısına, cumhurbaşkanının güçlü konumunun yasama ve yargıyı etkisi altına almasının ortaya çıkardığı sakıncalara ve sosyalist bir ekonomiden liberal bir ekonomiye geçiş aşamasının sancılarına bağlıdır.
  • Item
    Türkiye'nin Suriye Politikasının Konstrüktivist Bir Yaklaşımla Değerlendirilmesi
    (İnönü Üniversitesi, 2017) AĞIR, Osman; ATILGAN, Ali; 235103; Ksu, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
    Soğuk Savaş‟ın sona ermesi ve Sovyetler Birliği‟nin dağılması sonucunda, etnik, dinsel ve kültürel çatışmalar ortaya çıkmış ve uluslararası alanda beklenmedik değişimler meydana gelmiştir. Meydana gelen bu değişimin açıklanmasında materyalist ve birey temelli Uluslararası İlişkiler Teorileri yetersiz kalmış ve sorgulanmaya başlanmıştır. Bunun sonucu olarak eleştirel teoriler arasında bulunan ve bir yaklaşım olarak benimsenen Konstrüktivizm hızlı bir gelişim göstermiştir. Konstrüktivizmi diğer teori ve yaklaşımlardan ayıran en belirgin özelliği uluslararası ilişkileri anlamaya ve açıklamaya yönelik farklı bir ontoloji önerisidir. Uluslararası İlişkilerin analizinde farklı bir bakış açısı getiren Konstrüktivizm, disiplinin temel teorilerinin göz ardı ettiği kimlik, kültür, söylem ve dil gibi sosyo-kültürel faktörlerin uluslararası ilişkiler analizlerine katılmasına olanak sağlamıştır. Bu bağlamda, Türkiye‟nin kimlik, kültür ve söylem temelli dış politikası, Ortadoğu kapsamında ve Suriye özelinde konstrüktivist yaklaĢımla ele alınmıştır. Çalışmada öncelikle Konstrüktivist yaklaşımın epistemolojik ve ontolojik temellerinden bahsedilmiştir. Daha sonra ise Türkiye-Suriye ilişkilerinin tarihsel arka planına yer verilmiştir. Son olarak ise AKP iktidarı döneminde Türkiye‟nin Suriye Politikası konstrüktivizm yaklaşımla analiz edilmiş ve elde edilen bulgular ışığında çıkarımlarda bulunulmuştur. Çalışmada betimsel analiz yönteminden faydalanılmıştır.
  • Item
    Rusya Federasyonu'nun Siyasal Rejiminin Adlandırılması Üzerine
    (ASSAM Adaleti Savunan Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği, 2015) AĞIR, Osman; 235103; Ksu, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
    Demokrasinin uygulanabilmesine olanak veren ve günümüzde yaygın olan siyasal sistemler; meclis hükümeti sistemi, parlamenter sistem, başkanlık ve yarı başkanlık sistemi olarak sınıflandırılmaktadır. Sovyetler Birliği’nin tek parti hâkimiyetindeki totaliter rejiminden sonra 1991 yılında bağımsız bir ülke olarak ortaya çıkarak 1993 yılında yeni bir anayasa yapan Rusya Federasyonu’nun kurmuş olduğu rejimin adlandırılması noktasında siyaset bilimciler görüş birliğine varabilmiş değillerdir. Bu sistemi kimileri yarı başkanlık, kimileri başkanlık, kimileri de bu iki sistemin birleşiminden oluşmuş şahsına münhasır bir sistem olarak adlandırmaktadır. Rusya’nın siyasal rejiminin adlandırılmaya çalışıldığı bu makalede, siyasal rejim kavramı ve halk egemenliğine dayalı siyasal rejimler açıklanarak, Rusya Federasyonu’nun yasama, yürütme ve yargı organlarının oluşum ve görevlerine yer verilmiştir.
  • Item
    Rusya'nın Başarısız Demokratikleşme Tarihi
    (2014) BAHARÇİÇEK, Abdulkadir; AĞIR, Osman; 108576; 235103; Ksu, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
    Rusya’da demokratikleşme yönünde atılan adımların geçmişi oldukça eskiye dayanmaktadır. Rusya’nın demokratikleşme tarihi üç dönem içinde ele alınabilir: Bolşevik devrimi ile sonlanan Çarlıklar dönemi, 1917 devrimi ile başlayan Sovyetler Birliği dönemi ve Sovyetler Birliği’nin dağılması ile başlayan Rusya Federasyonu dönemi. Çarlıklar döneminde mutlak monarşiyle yönetilen ülkede birkaç cılız adım dışında demokratikleşme yönünde ciddi bir gelişim sağlanamamış; SSCB döneminde ise iktidar komünist partinin tekelinde bulunmuş, geniş katılımlı bir meclis görüntüsü veren Yüksek Sovyet aslında tamamen göstermelik bir kurum olarak komünist partisi tarafından alınan kararları onamaktan öteye gidememiştir. 1985 yılında Gorbaçov reformlarıyla birlikte sınırlı da olsa demokrasi alanında bir ilerleme sağlanabilmiştir. Tam bir totaliter rejim olan SSCB’nin dağılmasıyla, mirasını devralarak, bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkan Rusya Federasyonu’nun ise hem sosyalist ekonomiden liberal ekonomik sisteme geçiş yapmak hem de demokratikleşme çabasında olmasına karşın, demokrasinin ilkelerini özümsemiş olan çağdaşlarıyla karşılaştırıldığında, demokratik manada yeterli ilerleme sağlayamadığı görülmektedir.